bir küçük kelebek

bir küçük kelebek bir kanadı küçük biri büyük.
paspasa konmuş. beyaz bir ip. ne güzel, ne basit. oluvermiş oracıkta, bir kelebek konmuş gibi. unuttum sonra. sonra paspası silkiyordum camdan,bir baktım uçtu kelebek. bir bozulup, bir eski kelebek haline dönerek.
uçtu. bir kanadı küçük.
kondu bir papatyanın alt yaprağına.
ne olur konsun diyordum içimden, ne olur konsun. yere düşmesin, düşüp yok olmasın..

a proper goodbye

proper en uygun kelime.

artık alışkın olmaya başladığım bir sorun haline geliyor proper bir veda edememek. bazen karşımdaki benden önce davranıp olayı olması gerektiği hale sokabiliyor. böyle deyince de çok mekanik bir şeymiş gibi oldu veda etmek. içten gelen hale sokabiliyor demek lazım.
tam tezimin bittiği günün akşamındaki okul partisinde danışmanım nana, yanyana geldik ve jürim sırasında ne kadar heyecanlandığını ve bir aksilik olmadan bitivermesini dilediğini anlattı. beni benim için endişelenecek kadar içinde bir yere yerleştirmiş bulunduğunu anlamamıştım pek o zamana kadar. sonra anlamlı bakışlar ve üzerine bir tokalaşma. kelimenin burada durduğu kadar kuru..ve içime oturan herşey. sarılmak istersin sonra 50 santimden tokalaşırsın bir tebessümle. üzerinden yarım saat geçti geçmedi nana yine yanımdaydı ve nasıl oldu hatırlamıyorum sarıldı sımsıkı, ben de ona.
birileri var onlarla bir sürü şey paylaşıyorsun. yakın arkadaşın veya sevgilin değiller ama bir paylaşımın var ve seviyorsun onları. sonra bir saniye ve onlar yoklar. tabi o an öncesi veda ne işe yarar ha iyi bir veda olmuş ha olmamış.
bu kez ben varım ve karşımda birkaç kişi. bana hoşçakal demeye gelmişler. birini diğerlerinden daha çok severim. öyle bakışmalarla biten ne söylenmek istenenlerin söylenebildiği ne herhangi tokalaşma veya öpüşmenin olabildiği olabildiğince kısır bir durum..hem de ne kısır. sonrası yine aynı bir sıkıntı ki sorma.

yarın bu kadar üzülmezsin diyorum kendi kendime. hakikaten de öyle oluyor ama bu iyi birşey mi peki? senin sen olmandan götürmedi mi ? ben olsam öyle yapmazdım.