bu meditasyon işi canım

bir gün bir kadın meditasyon öğrenmeye uzakdoğu'da bir yerlere gidiyor. belgesel yapmış, izledim.

şu aralar durumumu düşünmekteyim. aklıma o belgeselden öğrendiğim nadide bilgiler ve yaşadığım mini deneyim geliyor.

sadece oturuyorsun. gözlerini kapatıyorsun ve de. ne aklına gelen şeyleri düşünmek için ne de yeni düşünceler çağırmak için bir çaba sarfediyorsun. bu mümkün oldu bir 15 dakikalığına. şu sıralar gündemimde hayatımın bu 15 dakikaya dönüşebilir olup olmadığı sorusu var.

kendim düşünmek istediğim için birtakım şeyleri düşündüğümü farketim. özellikle acı veren bir düşünce varsa. bir yandan sanki onu düşünmezsem o düşünceye ya da onu yaratana ya da belki tüm benliğiyle onu düşünmek ve o acıda boğulmak isteyen mazoşist tarafıma ihanet gibi gelmekle birlikte aslında parçalarcasına düşünmemenin, yarattığı boşluğa rağmen olası olduğunu farkediyorum.
duruyorum sanki. aslında birkaç gündür durmaya çalışıyorum sadece. süper başarılı olduğumu söyleyemem ama bir takım düşüncelere ve hislere hayatı yırtarak, hırsla tutunmaya çalışmanın yorgunluğu ve tekrar o duruma girme korkusu yalnızca durmanın rahatlığına doğru salıyor beni. zaman zaman.

sisli, biraz da serin  ve sessiz mi sessiz bir boşlukta ve dahi kendi iç sesin bile olmadan ne gelirse onun frekansında öylece salınmak gibi. 
şu an hissettiğim mutluluk mu diye düşündüm o gece. hayır başka.

geçen bir arkadaşım hayattan beklentin ne diye sordu. cevap veremedim ilk. hem gergindim hem epeydir düşünmemiştim.sonra tekrar sordu birazdan. huzur diye çıkıverdi ağzımdan. ezberdendi bu cevap. eskiden düşünmüştüm sanırım. epeydir bırakmışım düşünmeyi. ne zaman bıraktım bilmiyorum. 
huzur neydi ki zaten? 
geçici olduğu aşikar. belki birkaç saat. ama azıcık bildim ki huzurmuş, yalnızca sakin sakin  uyuman yanıbaşımda sabaha kadar.

diş fırçası ve sakız

biri diğerinin sakızını eline almış. sonra ağzına atmış. tanımıyor onu pek. anlattı, ağzında kocaman bir sakız.
konuştuk. bir sürü kişi var masada. sevdiğin birinin sakızını mı alırsın yoksa herkesinkini mi alırsın diye ve bunun gibi birçok şeyi. ben çok sevdiğin birinin sakızını çiğneyebilirsin diyenlerdenim ama bir yandan da orada herhangi birinin sakızını almam gerekse yapacaktım herhalde diye düşünüyorum. kendim için yapardım. gerekmedi.
çok geçmedi. iki hafta üç hafta. 
eyvah dedim diş fırçamı unuttum! e benimki burda dedi.
baktım. baktı.
bi saniye bile düşünmedim kullanmamayı.

olan ne biliyor musun, aranda olmadığına neredeyse emin olduğun bir incecik duvarın daha eriyip gitmesi. sevdiğin-sevmediğin meselesine gelince..azıcık hile yapmış olabilirim ;)